Palyatif Bakım Ünitesinde Erken Rehabilitasyon: İki Olgu Sunumu


Creative Commons License

Candiri B., Talu B., Arpacı F.

I. İnternational Palliative Care Congress, Malatya, Türkiye, 4 - 06 Ekim 2019, ss.1314-1315

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Malatya
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.1314-1315
  • İnönü Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Amaç: ÆalıĢmanın amacı, intraserebral hemoraji sonrası sağ hemipleji ve travmatik beyin hasarı sonrası yaygın serebral atrofili tetrapleji tanısı alan komplike iki olguda, palyatif bakım ünitesinde erken dönem fizyoterapi ve rehabilitasyon uygulamalarının etkisini değerlendirmekti. Metod: Birinci olgumuz 15 yaĢında erkekti. Geçirdiği ateĢli silah yaralanması sonucu intraserebral hemoraji tablosuyla acil servise getirilen ve aynı gün cerrahiyle 4 hafta reanimasyon yatıĢından sonra palyatif bakım ünitesine yatıĢı yapılan hastanın ertesi gün rehabilitasyonuna baĢlanıldı. Hastanın genel profili değerlendirildikten sonra, motor değerlendirmesi rehabilitasyon öncesi ve sonrası Brunnstrom Motor Evreleme ile değerlendi. Ayrıca lokomotor seviye kaydedildi. Olguya 4 hafta boyunca günde 45 dk rehabilitasyon uygulandı. Ġkinci olgumuz 54 yaĢında kadındı. Travmatik beyin hasarı sonrası yoğun bakımdan palyatif bakım ünitesine alınan hastanın yaygın serebral atrofili tetrapleji tanısıyla yatıĢı yapıldı. Hastanın genel profili kaydedildikten sonra; spastisitesi değerlendirildi. Olguya 8 hafta boyunca günde 45 dk rehabilitasyon uygulandı. Her iki olgu içinde rehabilitasyon programı kendi motor seviyelerine uygun olarak eklem hareket açıklığı egzersizleri, denge ve koordinasyon eğitimi, güçlendirme egzersizleri, yutma terapisi gibi uygulamaları içeriyordu. Ayrıca çalıĢmamızda, hastaların günlük yaĢam aktivite düzeylerini belirlemek için Fonksiyonel Bağımsızlık Ġndeksi (FIM), mobilite düzeylerini belirlemek için Rivermead Mobilite Ġndeksi (RMI), mental düzeyin belirlenmesi için Standardize Mini Mental Test (MMSE) tedavi öncesi ve sonrası değerlendirildi ve depresyon düzeyini belirlemek için ise Beck Depresyon Skalası (BDS) kullanıldı. Bulgular: Birinci olgumuzda primer olarak sağ hemipleji tablosu mevcuttu. Tamamen immobil olan hastada ayrıca yutma ve konuĢma bozukluğu, dekübit ülserleri, solunum yetmezliği vardı. Hastanın sağ taraf motor değerlendirmesi; üst ekstremite brunstrom evre 2, el evre 2 ve alt ekstremite evre 1 iken rehabilitasyon sonrası sırasıyla evre 4a, 6, 4 olduğu belirlendi. Lokomotor değerlendirmesinde sağ dirsek ve diz pasif fleksiyon ağrılı ve fleksiyon kontraktürü mevcuttu. Ġkinci olgumuzda ise tetrapleji tablosu mevcut olan hastanın, genel durumu orta, spontan solunum, kas gücü 1/5 düzeyinde, bilateral santral tip facial paralizi tutulumu ile sakral bölgede dekübit ülseri bulunmaktaydı ve gag refleksi alınamıyordu. Hastanın sağ dirsekte ve her iki ayak bileği ekleminde Modifiye Ashworth Skalasına göre 1 düzeyinde spastisitesi mevcutken tedavi sonrası spastisitenin 0 düzeyine gerilediği ölçüldü. Ayrıca, birinci olgunun tedavi öncesi FIM, RMI ve MMSE puanları sırasıyla 18, 0, 6 iken; tedavi sonrası 76, 5, 25 bulundu. Hastanın tedavi sonrası BDS puanı 13 (hafif depresyon) idi. Ġkinci olgunun tedavi öncesi FIM, RMI ve MMSE puanları sırasıyla 18, 0, 1 iken; tedavi sonrası 70, 2, 22 bulundu. Hastanın tedavi sonrası BDS puanı 16 (hafif depresyon) idi. Sonuç: Olguların tedavi öncesi ve sonrası değerlendirmeleri karĢılaĢtırıldığında tedavi sonrasında hastaların fiziksel olarak mobilite ve günlük yaĢam aktivitelerinde daha bağımsız, yaĢam kaliteleri ve sağlık profilleri daha yüksek depresyon durumları daha düĢük bulundu. Sonuç olarak palyatif rehabilitasyon servisinde hastaların aldığı kapsamlı rehabilitasyon uygulamalarının hastaların bağımsızlığını etkin bir Ģekilde arttırdığı ve spastisite, kontraktür, ağrı gibi durumlarında anlamlı iyileĢmeler sağlayarak ayaktan fizyoterapi ve rehabilitasyon uygulamaları için istenilen düzeye getirilmesine katkıda bulunduğu gösterilmiĢtir. Genelde palyatif rehabilitasyon servisine yatan hastalar yoğun bakımdan gelen hastalar olmakta ve hastaların direk olarak fizik tedaviye baĢvurmaları hayati fonksiyonlarında hala ciddi problemler olduğundan zor olmaktadır. Palyatif rehabilitasyon ekibinin etkin bir parçası olan fizyoterapist ile hastalara uygulanan erken rehabilitasyonun; yoğun bakım sonrasında eklem kontraktürünü önleyip spastisiteyi azaltmak ve kas gücünü yeterli seviyeye arttırmakta etkin olduğu görüĢündeyiz.