İktisadi ve İdari Bilimlerde Teori ve Araştırmalar II (Cilt 3), Mete Mustafa, Editör, Gece Kitaplığı, Ankara, ss.15-40, 2020
Demokrasinin tanımında bulunan “halkın kendi kendisini yönetme”
ilkesinin bir sonucu olarak Antik Yunan’dan bu yana insanların siyasal
hayata katılım biçimleri farklı evrelerden geçerken değişmiş ve dönüşmüştür.
Bu süreçte genel oy hakkının tanınması da siyasal katılım bağlamında
önemli bir dönüm noktası olmuştur. Zira seçme ve seçilme hakkının toplumun
çoğu kesimine yayılmasıyla demokratik rejimlerde seçmen tercihleri
siyasal hayatın temel değişkenlerinden biri haline gelmiştir. Seçmen
tercihlerinin somutlaştığı bir alan olarak siyasal seçimler de bu bağlamda
seçmenlerin mevcut siyasal hayata ve aktörlerine dair düşüncelerini yansıtmasıyla
önemli bir analiz noktasına dönüşmüştür. Bu noktada siyasal
seçimlerin vatandaşların siyasetçileri hesap verebilir konumda tutmak ve
seçmenlerin hoşnut olmadıkları konuları iletebilmek için bir mekanizmaya
dönüşmesi, uygulanması istenilen politikaları dayatmak için bir araç haline
gelmesi ve siyasal temsilciler seçmek için bir fırsat olarak görülmeye
başlanması, seçimlerin önemini açıklayan gelişmeler olarak ifade edilebilmektedir
(Kedar, 2005). Demokrasinin ilkelerinin işler olduğu siyasal
sistemlerde adil ve rekabete dayalı seçimlerle siyasal erklerin belirlenmesi
de seçmen tercihlerinin analizi meselesini akademik çalışmaların odağına
yerleştirmiştir.