Diş Hekimliğinde Tıbbi Tanı ve Tedavi Yöntemleri, Doç. Dr. Hacer Şahin Aydınyurt, Editör, livre de lyon, İstanbul, ss.17-30, 2020
BÖLÜM II
COVID-19 PANDEMİSİ VE ÇOCUK DİŞ HEKİMLİĞİNE
ETKİLERİ
COVID-19 Pandemic and Its Effects on Pediatric Dentistry
Merve Bilmez Selen1 & Sacide Duman2 & Pınar Demir3
1
(Arş. Gör.), İnönü Üniversitesi, e-mail: mervebilmez89@gmail.com
000-0003-0726-4992
2 (Dr. Öğr. Üyesi), İnönü Üniversitesi, e-mail: sacidetuncduman@gmail.com
0000-0001-6884-9674
3 (Dr. Öğr. Üyesi), İnönü Üniversitesi, e-mail: pinardemir101@hotmail.com
0000-0003-2030-5429
Sorumlu Yazar: Dr. Pınar Demir
1. GİRİŞ
2019' un son aylarında, Çin'in Wuhan kentinde etiyolojisi
bilinmeyen bir pnömoni salgını ortaya çıktı. Bu salgının ilk olarak canlı
hayvan ve deniz ürünleri pazarından yayıldığına dair raporlar vardı. Bu
raporlar patojenlerin hayvanlardan insanlara aktarıldığını ve hızla insandan
insana bulaşabildiğini bildirildi. Bu virüs geçici olarak Patojen 2019 Yeni
Korona Virüsü (2019-nCoV) olarak sınıflandırıldı ve hastalığa Corona
Virus Hastalığı 2019 (COVID-19) adı verildi. Daha sonra virüsün adı
SARS-CoV-2 olarak değiştirildi (1). 28 Mart 2020’ye kadar COVID-19
dünya çapında 26495 kişinin ölümüne neden oldu ve 570000’ den fazla
kişiyi enfekte etti (2, 3).
Koronavirüsler, genom olarak büyük, tek pozitif iplikli RNA
içeren Coronaviridae familyasına aittir (4). Koronavirüsler dört gruba
ayrılır: alfacoronavirüs, betacoronavirüs, gammacoronavirüs ve
deltacoronavirüs (5). Alfacoronavirüs ve betacoronavirüs öncelikle insan
ve memelilerin solunum, gastrointestinal ve merkezi sinir fonksiyonlarını
enfekte ederken, gammacoronavirüs ve deltacoronavirüs en çok kuşları
hedef alır (4). SARS-CoV-2, betacoronavirüs ailesinin bir parçasıdır (6).
SARS-CoV-2, giriş reseptörü olarak insanların ve bazı hayvanların
(yarasa, domuz, misk kedisi gibi) anjiyotensin dönüştürücü enzim 2
reseptörüne (ACE-2) bağlanabilir (7). Bilim insanları, SARS-CoV-2 spike
(S) glikoproteinin insan hücrelerine girmek için bir hücre zarı proteini olan
18
ACE-2’ ye bağlandığını gösterdi. ACE-2 ve SARS-CoV-2 S proteini
arasındaki bu güçlü ilişki, daha fazla ACE-2 ekspresyonuna sahip
popülasyonların SARS-CoV-2'a daha eğilimli olabileceğini rapor etmiştir
(7).
2020 yılında Xu ve arkadaşları tarafından yürütülen bir çalışmada,
ACE-2 proteininin akciğer alveoler epitel hücreleri ve ince bağırsağın
enterositleri dışında ağız boşluğu mukozasında da açığa çıktığı ve
reseptörün dil epitel hücrelerinde yoğun şekilde bulunduğu gösterilmiştir.
Bu sonuç, ağız boşluğunun potansiyel COVID-19 bulaş bölgesi olarak
kabul edilmesine neden olmuştur. Bu çalışma, diş hekimliği ve günlük
yaşamda gelecekteki koruyucu prosedürlerin uygulanması açısından da
çok önemlidir (8).
SARS-CoV-2; sıklıkla hapşırık, öksürük sonrası solunum
yollarının oluşturduğu damlacıklarla bulaşmaktadır. Doğrudan veya
dolaylı olarak tükürük ile de bulaş söz konusudur. Ayrıca gözle bulaş
olduğunu bildiren çalışmalar da mevcuttur (9). Bu nedenle SARS-CoV-2
virüsünün hastalar ile yakın temasta çalışan sağlık çalışanlarına bulaşma
oranı oldukça yüksektir (10). Diş hekimleri SARS-CoV-2 bulaşma riskine
sahip en riskli meslek gruplarından biri olarak gösterilmiştir (11-14). Diş
hekimlerine bulaş sadece hastaya yakın temasla değil, işlem sırasında
oluşan aerosol yoluyla da olabilir. Diş hekimleri, klinik personeller ve
hastalar aerosol oluşturan işlemler nedeniyle sadece SARS-CoV-2
açısından değil, birçok bulaşıcı hastalığa karşı da risk altındadırlar. Bu
nedenle diğer sağlık alanlarından ayrı olarak, diş hekimliğine özel
enfeksiyon kontrolü ve enfeksiyonu önleme kuralları, Hastalık Kontrol ve
Önleme Merkezi (CDC) tarafından ilki 1986’da, sonuncusu 2003 yılında
oluşturulan kılavuzlar ile belirlenmiştir. CDC 2003 kılavuzu ile tanımlanan
kan dışında tükürük sekresyonu da enfeksiyöz kabul edilmeli, her hastaya
bir enfeksiyon odağı olarak yaklaşılmalı ve herkes için aynı işlemler aynı
titizlikle uygulanmalıdır. Dolayısıyla, hastaya göre değil işlemlere göre
alınması gereken standart enfeksiyon kontrolü uygulamaları CDC
tarafından tanımlanmıştır (15).
Bu makalede, COVID-19 salgın döneminde diş hekimleri ve çocuk
diş hekimlerinin hastalık hakkında bilmesi gereken genel bilgiler, diş
hekimliği pratiğinde alınması gereken enfeksiyon kontrol önlemleri, bu
dönemde karşılaşılabilecek zorluklar ve çocuk diş hekimlerine önerilerden
oluşan güncel literatür bilgileri derlenerek sunulmuştur.
2. COVID-19 HASTALARININ KLİNİK SEMPTOMLARI
Mevcut epidemiyolojik araştırmalara dayanarak, COVID-19’un
kuluçka süresi 1-14 gün, çoğunlukla 3-7 gündür. COVID-19 latent
dönemde de bulaşıcıdır (16). İnsanlarda özellikle de ileri yaş ve altta yatan
19
kronik hastalığı olan bireylerde hastalık yapıcı etkisi (patojenitesi)
yüksektir.
COVID-19 hastalarının ortak klinik semptomları ateş, öksürük,
nefes darlığı, miyalji (kas ve eklem ağrısı) ve halsizliktir. Daha az sıklıkta
görülen semptomlar ise baş ağrısı, balgam üretimi, karın ağrısı, baş
dönmesi, bulantı, kusma ve ishaldir. Hatta bazı Kulak Burun ve Boğaz
(KBB) doktorları tat duyusu kaybı (disgusia) ve koku alma (anosmi)
bozukluğunun da COVID-19 semptomları olarak kabul edilebileceğine
inanmaktadır (7, 10). Giacomelli ve arkadaşları, 59 COVID-19 hastasından
20'sinde (% 33.9) en az bir tat veya koku alma bozukluğu olduğunu ve
11'inde (% 18.6) her ikisinin de olduğunu bildirmiştir (17). Bu semptomları
olan hastaların çoğu (% 91) hastaneye kaldırılmadan önce tat değişiklikleri
olduğunu belirtmiştir (17). ACE2 ekspresyonunun, tat tomurcuklarının en
bol olduğu dil, diş eti veya bukkal mukozada yüksek oranda olduğu tespit
edilmiştir (8). Bu durum SARS-CoV-2’ un ACE2 reseptörü etkileşiminin
bilinmesi ve bu reseptörün ağız ve burun mukozasında yaygın olması ile
açıklanabilir.
SARS-CoV-2 nedeni ile gelişen COVID-19; asemptomatik ve grip
benzeri semptomlardan, immünolojik yanıta bağlı oluşan alveolar hasar,
pnömoni ve akut solunum yetmezliğine (Acute Respiratory Distres
Sendrom: ARDS) hatta multi-organ yetmezliğine kadar birçok probleme
yol açmaktadır.
İleri yaş, hipertansiyon, diyabet, kardiyovasküler ve
serebrovasküler hastalık gibi altta yatan sistemik hastalık varlığında
COVID-19 prognozu genellikle daha kötü ilerlemektedir (18). Bu yeni
virüsün ileri yaş kadınlara göre ileri yaş erkeklerde daha ciddi solunum
yolu hastalıklarına neden olduğu görülmüştür (19). COVID-19’un en tipik
klinik bulgusu tek taraflı veya bilateral yamasal tutulumdur. Ayrıca, çoğu
hastanın toraks BT' sinde, buzlu cam görüntüsü ve bilateral
konsolidasyonlar gösterilmiştir (20).
3. COVID-19 TEŞHİSİ
SARS-CoV-2’un altın klinik tanı yöntemi burun ve boğazdan
alınan sürüntü (swab) örneğinde veya diğer solunum yolu örneklerinde
gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyon (real-time polymerase chain
reaction: PCR) ile nükleik asit tespitidir ve sonrasında yeni nesil yüksek
verimli sekanslama ile doğrulanmasıdır (21).
COVİD-19 tanısı, epidemiyolojik detaylar (yani, semptomların
başlamasından iki hafta önce enfekte bir bölgeye seyahat öyküsü veya
ikametgahı), laboratuvar testleri, klinik semptomlar ve BT görüntüleme
sonuçları değerlendirilerek konabilir. Testin negatif çıkması, şüpheli bir
hastanın enfekte olmadığı anlamına gelmez. Klinik olarak hastaların
20
epidemiyolojik öyküsünü, COVİD-19 ile ilişkili semptomları ve pozitif BT
sonuçları mutlaka dikkate alınmalıdır (22).
4. COVID-19 TEDAVİSİ
Şimdiye kadar herhangi virüse spesifik tedavi uygulanamamıştır.
COVID-19 hastalarına sadece semptomatik tedavi uygulanmaktadır (22).
Tedavi ve bakımın hedefi oksijenizasyonun sağlanmasıdır. COVID-19
ARDS yönetiminde güncel öneriler; hasta saturasyon değeri %92’ den
yüksek değerde tutulmalı; bunu sağlamak için yüksek akımlı nazal kanül
ile oksijen tedavisi verilmeli, gerekli ise hasta prone (yüzüstü) pozisyonda
tutulmalı ve ekstrakorporeal membran oksijenizasyonu (ECMO)
kullanımının değerlendirilmesini içermektedir (23).
Şu anda, ülkemizdeki COVID-19'a yönelik strateji, enfeksiyonu
önlemek ve bulaşma riskini en aza indirmektir. Enfeksiyon kaynağını
kontrol altına alabilmek için, enfekte hastaları erken teşhis etmek, bu
hastalara ve temaslı olduğu kişilere karantina uygulamaktır. Potansiyel
olarak daha etkili olan müdahaleleri değerlendirmek için çeşitli klinik
çalışmalar halen yürütülmektedir.
5. COVID-19 SALGINININ DİŞ HEKİMLİĞİ
HİZMETLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
2020 yılında, Huaqiu Guo ve arkadaşları tarafından (24) 2537 diş
hekimi hastası üzerinde yürütülen bir çalışmanın sonuçlarına göre;
COVID-19 salgınının başlangıcında hastaların diş hekimine başvurmaları
%38 oranında azalmıştır. Bu çalışmanın bulguları, Dental ve oral
enfeksiyonların COVID-19 salgını öncesi %51 iken COVID-19 sırasında
%71,9' a yükseldiğini göstermektedir (24). Hastaların acil servise
ziyaretlerinin en sık nedenleri dental pulpal veya periapikal lezyonlar,
selülit ve apsedir. Sosyal aktiviteler azaldığı için diş yaralanması %14,2'
den %10,5'e düşmüştür (24). Bu arada acil olmayan hastalar COVID-19
salgını öncesine göre %70 azalmıştır. Dolayısıyla, COVID-19 sonrası
dönemde insanların diş hekimliği hizmetlerine yönelik taleplerinin son
derece artabileceğine inanılan kanıtlar vardır (10, 24).
Khader ve arkadaşları 22-73 yaş aralığındaki 368 diş hekimine
Ürdün’ de yaptığı kesitsel bir anket çalışmasında 195’i (% 53,0) diş
hekimliğinde enfeksiyon kontrolü eğitimi almış ve 28'i (% 7,6) COVID-19
ile ilgili eğitim veya konferanslara katılmıştır. Toplam 133 (% 36.1) diş
hekimi COVID-19 kuluçka döneminin 1-14 gün olduğunu bildirmiştir. Diş
hekimlerinin büyük çoğunluğu COVID-19 semptomlarının ve COVID-19
riski taşıyan hastaları tanımlama yollarının farkındaydı, bilinen bulaşma
şekillerini doğru bir şekilde rapor edebildi ve diş kliniklerinde COVID-19
virüsünün bulaşmasını önlemeye yönelik yöntemleri biliyordu. Toplam
275 diş hekimi (% 74.7) hastalardan birbirlerinden uzak oturmalarını,
21
bekleme odasındayken maske takmalarını ve hastalık bulaşmasını
azaltmak için tedavi koltuklarına oturmadan önce ellerini yıkamasının
gerekli olduğuna inanıyordu (25).
6. COVID-19 ENFEKSİYONUN ÖNLENMESİ VE ÇOCUK
HASTA YÖNETİMİ
Tüm yaş grupları, COVİD-19’a duyarlıdır. Çocuklar için
enfeksiyonun ana kaynağı genelde aile içindeki pozitif bireylerdir.
Çocuklarda erişkinlere göre, ağır klinik daha az görülmekle birlikte, altta
yatan hastalığı olan, immünsuprese çocuklarda ve küçük yaş grubunda
(özellikle süt çocuklarında) ciddi kliniğe rastlanabilmektedir (26).
COVID-19'un insandan insana bulaşması esas olarak hava
süspansiyonu ve aerosoldeki solunum damlacıkları ile doğrudan veya
dolaylı temas yoluyla gerçekleşir. Anne bebek arasındaki dikey geçiş
henüz doğrulanmamıştır. Ayrıca, ön epidemiyolojik sonuçlar, pediatrik
COVID-19 enfeksiyonunun yetişkinlere kıyasla nispeten hafif olduğunu
ve çocukların daha iyi bir prognoza sahip olduğunu bildirilmektedir (27).
COVID-19 pozitif bireylerin yüksek oranda asemptomatik olduğu
göz önüne alınarak (12, 28), bu dönemde kliniğe başvuran her hasta için
özel önlemler alınması gerekmektedir. Özellikle çocuklarda semptom
olmadan COVİD-19 pozitifliği sıkça görüldüğünden, her çocuk hastaya
COVİD-19 pozitif muamelesi yapılmalı, hekim ve hasta için koruyucu
önlemler maksimum seviyede alınmalıdır.
Dental ortamlarda, hastadan gelen oral sıvılar veya kontamine
dental aletler veya çevresel yüzeyler virüsü operatörlere ve diğer hastalara
yaymanın potansiyel bir yolunu oluşturur. Diş tedavileri sırasında yüksek
hızlı döner aletlerin kullanımı ve ağız hijyeni için dental ultrasonik
scalerların kullanımı, hastanın tükürüğünden ve kanından büyük
miktarlarda aerosol ve damlacıkların üretilmesiyle sonuçlanır (29). Diş
tedavisi sırasında oluşan aerosoller pediatrik diş hekimini, klinik personeli
ve diğer hastaları enfeksiyon bulaş riskine açık hale getiririr. Ayrıca çocuk
hastaların ebeveynleri ile geldiği düşünülürse bu risk hekim ve klinik
personeli için daha da artmaktadır (30). Bu nedenle hastaların ağız
muayenesi yapılırken hekimlerinin çok dikkatli olması gerekmektedir.
Hastalar muayene esnasında öksürme, hapşırma konusunda uyarılmalıdır.
Çocuk hastaların bu uyarıları anlayamayabileceği göz önünde
bulundurularak hastaların öğürme (gag) refleksini uyarmadan muayene
nazikçe yapılmalıdır. Hekimlerinin muayene ve aerosollü işlemleri,
mutlaka tek kullanımlık bone, N95 maske, siper ve koruyucu tulum
giyerek yapmaları gerekmektedir.
COVID-19 pandemisi sırasında ülkemizde acil olmayan tüm diş
hekimliği uygulamaları ertelenmiştir. Çocuk diş hekimliği açısından acil
22
olan durumlar ve yapılabilecek işlemler Tablo I ve tablo II’ de
belirtilmiştir.
Tablo I. Çocuk Diş Hekimliği Açısından Acil Durumlar
1. Sürekli, şiddetli diş ağrısı
2. Dental abseden kaynaklanan, dental orjinli ekstraoral şişlik
3. Travma sonucu dişin sallanması, kırılması, yerinden çıkması
Tablo II. COVID-19 Pandemisi Sırasında Çocuk Diş Hekimliği Hastalarına
Uygulanması Önerilen Acil Tedaviler
Pulpal enflamasyondan kaynaklanan şiddetli diş ağrısı
Lokalize ağrı ve şişliğe neden olan abse veya bakteriyel enfeksiyon
Yumuşak ve sert dokuları kapsayan dentoalveoler travmalar
Oral mukozanın akut ve ağrılı lezyonları/ ülserasyonları
Hastanın havayolu açıklığını tehdit eden intraoral/ ekstraoral enfeksiyonlar
Radyoterapi ve/ veya kemoterapi alması planlanan ya da almakta olan ve organ
nakli planlanan hastaların tüm tedavileri
Medikal sorunları için konsültasyon istenen hastalar
Hareketli veya sabit yer tutucu, hareketli ortodontik aparey tamiri ve takibi
Dudak-damak yarıklı yenidoğanlara beslenme plağı uygulamaları
Belirtilen acil durum işlemleri dışındaki çocuk diş hekimliği
uygulamaları COVID-19 salgını boyunca ertelenmesi gerekir. Acil
işlemlerin en az iki vardiya ve tanımlanmış sabit ekipler tarafından
belirlenmiş izole alanlarda gerçekleştirilmesi önerilir. Ayrıca tüm ekiplerin
günlük ateş takibi ve belirli aralıklarla PCR testi yapılarak kontrol edilmesi
bulaş riski açısından önemlidir.
7. COVID-19 SALGINI SIRASINDA UYULMASI
GEREKEN DENTAL İŞLEMLER PROSEDÜRÜ
COVID-19 sonrası diş hekimlerinin hem hasta hem de kendi
sağlığını korumak için tedbirli olmaları gerekmektedir.
Diş hekimleri randevularını yüz yüze değil telefonla vermeli; bu
görüşme esnasında hastalar COVID-19 açısından sorgulanmalıdır.
COVID-19 vaka sayısı fazla olan bölgelere yolculuk ve COVID-19 (+)
hasta ile temas öyküsü, öksürük, ateş, nefes darlığı, ishal, tat almada
bozukluk gibi semptomlar açısından değerlendirildikten sonra hastalara diş
23
tedavi randevusu verilmelidir. Sorgulama sonrası herhangi birine olumlu
cevap verilirse diş tedavisi en az iki hafta ertelenmelidir (29). Ayrıca 29
gün boyunca tükürükte bazı virüs suşları mevcut olduğuna dair çalışmalar
vardır (31). Bu nedenle 14 günlük süre işlem acil değilse 30 güne kadar
uzatılabilir.
Hasta kliniğe girmeden önce ilk olarak hastanın vücut sıcaklığı
temassız alın termometresi veya kızılötesi sıcaklık sensörlü kameralar
aracılığıyla değerlendirmelidir. Hastalarda 38 °C (100.4 ° F) üzerinde ateş
ve/veya solunum hastalıkları belirtisi görülürse diş tedavisi en az 2-3 hafta
ertelenmelidir. Eğer ateşi bu değerin altında ise kapsamlı bir tıbbi anamnez
formu, COVID-19 tarama anketi doldurmalı, doğru bir acil durum anketi
değerlendirmesi yapılmalı ve COVID-19 onam formu imzalatılmalıdır
(10). Türkiye’ de HES (Hayat Eve Sığar) uygulaması üzerinden COVID19 (+) veya COVID-19 (+) bir hasta ile temasının olup olmadığı bilgisinin
yer aldığı bir online uygulama platformu bulunmaktadır. Hasta
ebeveyninden tedavi günü için HES kodu oluşturmaları istenebilir.
COVID-19 enfeksiyonu olduğundan şüphelenilen çocuklar ve
ebeveynleri, CDC yönergelerine göre enfekte olmayan hastalardan en az 6
metre uzakta, iyi havalandırılmış ayrı bir bekleme odasında
bekletilmelidir. Hastalar cerrahi maske takmalıdır. Tıbbi kitleri (tansiyon
aletleri, termometreler vb.) temizlemek ve dezenfekte etmek için % 70
etanol kullanılmalı, sonrasında hastalara kendisini karantinaya almaları
önerilir (1, 29).
Aktif ve yakın zamanda iyileşmiş olduğu doğrulanmış vakalar için,
diş tedavisi sadece hastanın hekimi ile konsültasyonundan sonra
düşünülmelidir. Hastalık öyküsü ve mevcut evre titizlikle
değerlendirilmelidir. Şüpheli veya teyit edilmiş COVID-19 hastalarının
tedavisi mümkünse ertelenmeli veya ideal olarak bir hastane ortamında
hava yoluyla bulaşan enfeksiyon izolasyon odalarında (AIIR'ler = An
airborne infection isolation rooms) veya negatif basınç odalarında
yapılmalıdır (32).
Şüpheli veya teyit edilmiş COVID-19 vakaları için, diş
hekimlerinin alması gereken bir dizi önlem bulunmaktadır. Bunlar:
7.1.El Hijyeni: Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) göre el hijyenini
sağlamak için, eller su ve sabunla ovalanarak yıkanmalı ya da alkol bazlı
el antiseptiği ile ovalanarak temizlenmelidir; her ikisi de aynı etkide
dezenfeksiyon sağlar. Eller gözle görülür şekilde kir, kan ve/veya vücut
sıvılarıyla kirlenmişse, su ve sabun mutlaka kullanılmalıdır.
7.2.Koruyucu Ekipman: Diş prosedürleri sırasında oral
mikroorganizmaların yayılması özellikle de enfeksiyonun bulaşmasında
kritik kısımlar olan gözler ve burun çevresinde olmak üzere diş hekiminin
24
yüzüne doğru hareket eder. Kişisel Korucuyu Ekipman (KKE), ameliyat
bölgesinden üretilen aerosollerin potansiyel tehlikelerine karşı etkili bir
bariyer oluşturur.
7.2.1. Koruyucu gözlükler ve yüz siperleri: Enfeksiyöz
damlacıkları insan konjunktival epiteline kolayca bulaşabileceğinden,
tedavi sırasında aerosollerden ve diş tedavisi boyunca üretilen
materyallerden gözleri korumak için koruyucu gözlük veya yüz siperi
kullanılmalı ve hasta ziyaretleri arasında ortam mutlaka dezenfekte
edilmelidir (7, 33).
7.2.2. Yüz maskeleri: Hastadan 1 metreden daha kısa bir
mesafede çalışırken tek kullanımlık tıbbi maske (cerrahi veya prosedür
maskesi) takılmalıdır. Aerosol oluşturan işlem yapılırken en azından N95,
FFP2 veya eşdeğeri kadar güvenli olan partiküler bir maske
kullanılmalıdır. COVID-19 olası vaka olan hastalara acil diş tedavisi
uygulanırken, Avrupa Standardı 149’a uygun FFP3 maske gibi daha
yüksek düzeyde koruyuculuğu olan maskeler tercih edilmelidir. Hastanın
acil diş tedavisi sırasında şüphelenilmesi veya doğrulanmış bir COVID-19
olması durumunda, FFP3 maskeler gibi daha yüksek bir solunum güvenliği
sağlayan maskelerin kullanılması uygundur (7, 33).
7.3.Dental Prosedür Öncesi Ağız Çalkalama: Tükürükteki
mikrobiyal yükü azaltmak için % 1 hidrojen peroksit veya % 0.2 povidon
içeren ağız gargarası kullanılabilir. Özellikle, rubber damın dental
prosedür için kullanılmadığı durumlarda ağız çalkalamalarının yapılması
özellikle tavsiye edilir (7, 33, 34). Fakat 5 yaş altındaki çocuklar da yutma
riskinden dolayı bu işlemin uygulanması önerilmez.
7.4.Radyografiler: İntraoral görüntüleme sırasında meydana
gelen öksürük veya öğürme refleksini önlemek için panoramik radyografi
veya konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (CBCT) gibi ekstra oral
görüntüleme yöntemleri kullanılmalıdır (14, 22). İntraoral görüntüleme
gerektiğinde, çapraz kontaminasyon ve perforasyonu önlemek için
sensörler çift katlı bariyerlerle kaplanmalıdır (34).
7.5.Rubber Dam: Rubber dam kullanmak aeresol üretimini
azaltır. Rubber dam endodontik tedavi sırasında ve döner enstrümantasyon
gerektiğinde pediatrik ve restoratif diş hekimliğinde kullanılmalıdır (34).
“Rubber-dam” kullanımının, yaklaşık bir metre (91.4 cm) çapındaki
alanda, havadaki partiküllerin %70’ini önemli ölçüde azaltabileceği
bildirilmiştir (35).
7.6.Kontrollü Aerosol Üretimi: Etkili tedavi aerosol oluşumunu
azaltmalıdır. Örneğin; ultrasonik aletlerin, kontamine aerosolleri üretme
riski daha yüksek olabilir. El ve ultrasonik enstrümantasyon
kıyaslandığında plak kaldırmada birbirlerine üstünlüğü olamadığı için,
25
plağı ve diş taşını manuel olarak kaldırmak önerilir. Ayrıca, COVID-19
salgını sırasında yüksek hızlı el aletleri ve hava-su spreyi kullanımı diş
hekimleri tarafından en aza indirilmelidir. Eğer kullanacaksa çekim gücü
yüksek tükrük emiciler kullanılmalıdır (7, 35). Diş hekimleri, hastalarında
kavite hazırlarken, döner aletleri kullanmayı en aza indirmelidir. Bu
nedenle atravmatik restoratif prosedürler veya kemomekanik çürük
giderme yöntemlerini tercih edebilirler. Ayrıca başlangıç çürükleri için
koruyucu ve durdurucu tedaviler arasında kabul edilen flor ve fissür örtücü
gibi koruyucu çocuk diş hekimliği uygulamaları tercih edilmelidir.
7.7.Yüzey Dezenfeksiyonu: DSÖ kliniklerde temas edilen ve
kullanılan tüm yüksek temaslı yüzeylerin (özellikle ışık düğmeleri, kapı
kolları, lavabolar, masalar, hasta tedavi koltuğu ve zeminler gibi) her hasta
ziyaretinden sonra temizlenip dezenfekte edilmesini önermektedir (36-38).
Hipoklorit (kan ve vücut sıvıları için % 0,5, çevresel dezenfeksiyon için %
0,1), % 70–90 etanol ve >% 0,5 hidrojen peroksit dezenfeksiyon için
kullanılabilir (36-38). Dezenfeksiyon solüsyonuyla minimum 1 dakika
temas süresi tavsiye edilir. Sonrasında klinik mutlaka en az 30 dakika
havalandırılmalıdır (33).
8. ÇOCUK DİŞ HEKİMLİĞİ AÇISINDAN GENEL
ÖNERİLER
1. Çocuk diş hekimlerinin çocukların ağız sağlığının korunması
için davranış rehberleri yayınlayabileceği ve yayabileceği "sosyal" dijital
platformları kullanması mümkündür (30).
2. Tedavi randevuları arasındaki mesafe arttırılmalı, işlem
mümkün olduğunca kısa tutulmalı ve hastaya konuşmaktan kaçınması
konusunda talimat verilmelidir (34)
3. 6 yaş üzeri çocukların tedavisi sırasında çapraz enfeksiyonu
azaltmak için hasta ebeveyni mümkünse klinik dışına çıkarılmalıdır.
4. Çürük lezyonlardan etkilenen ve geçici pansumanlarla tedavi
edilen süt veya kalıcı dişler: Bu durumda ağrılı semptomların başlamasını
önlemek için yemeklerden sonra mekanik fırçalama ile dikkatli bir şekilde
boşluğun her zaman yiyecek kalıntılarından uzak tutulması önerilir.
Orijinal tedavi çürük mine-dentin dokusunun çıkarılmasını içeriyorsa,
ağrılı semptomların başlangıcını tetikleyebilecek çok sıcak veya çok soğuk
yiyeceklerden de kaçınılması önerilir (30).
5. Kronik periapikal periodontitis nedeniyle çiğneme sırasında diş
ağrısı oluştuğunda, semptomları geçici olarak kontrol altına almak,
semptomları geçici olarak hafifletmeye ve diş tedavisini ertelemeye
yardımcı olan antibiyotik ve ağrı kesiciler önerilebilir (30).
26
6. Mobilitesi olan süt dişleri için diş hekimine başvurmak yerine
ebeveynlere, sert ve çiğ meyve ve sebzeler yedirilerek mobil süt dişinin
kaybı teşvik edilebilir (30).
7. Bazı 6-7 yaş grubu çocuklarda daimi 1. Molar erüpsiyonuna
bağlı en distalde şişlik, ödem ve kızarıklık görülebilir. Ebeveynlere
verilecek tavsiye; diş ve diş eti arasındaki diş eti cebinde bulunan yiyecek
artıklarının giderilmesi için temizlik çubukları kullanılmasıdır.
İltihaplanma durumunu ve ağrılı semptomları azaltmak için gün boyunca
anti-enflamatuar gargaralar ve lokal olarak klorheksidin antiseptik
spreylerle desteklenerek kullanılmalıdır (30).
8. Overbite, overjet veya bazı çapraşıklıkları olan hastaların
tedavilerinin acil olmadığı ebeveyne anlatılmalı, tedavi pandemi sonrasına
ertelenmelidir. Overjeti olan çocukların keser dişlerinin travmadan
etkilenme durumu overjeti olmayan çocuklara göre çok yüksektir. Bu
nedenle eczanede kolayca bulunabilen standart ağızlıkların kullanılması
önerilebilir (30).
9. Yer tutucu veya alışkanlık kırıcı kullanan hastalara dişe yapışan
(karamel, sakız vs) veya çok sert yiyeceklerden kaçınması önerilmelidir.
10. Öğürme refleksini önlemek için hastaya en uygun ölçü kaşığı
seçilmelidir. Ölçü almadan önce boğaza oral mukoza anestezisi kullanmak
hassasiyeti olan hastalar için iyi bir seçenektir (39).
11. Oje, yüzükler ve aksesuarlar tüm sağlık uzmanları için
yasaklanmalı ve sakalların FFP2 maskesinin (aerosol üretim prosedürleri
için kullanılır) etkinliğini azalttığı kabul edilmektedir (40).
12. Koruyucu ekipmanlardan korkan çocuk hastalar için tek
kullanımlık tulum, siper, maske, bone gibi ekipmanlar renkli ve desenli
çocukların hoşlanacağı ve dikkatini çekecek şekilde ekipmanlar
hazırlanmalıdır.
13. Hasta aralarında en az 30 dakika klinik ortam
havalandırılmalıdır.