DEPREM ZAMANINDA İŞLENEN HIRSIZLIK SUÇLARI VE CEZA SORUMLULUĞU


Bilge B.

DEPREMİN HUKUKİ BOYUTLARIYLA DEĞERLENDİRİLMESİ, Prof. Dr. Tamer BUDAK - Arş. Gör. Uğur AŞKIN, Editör, Adalet Yayınevi, Ankara, ss.251-302, 2024

  • Yayın Türü: Kitapta Bölüm / Mesleki Kitap
  • Basım Tarihi: 2024
  • Yayınevi: Adalet Yayınevi
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Sayfa Sayıları: ss.251-302
  • Editörler: Prof. Dr. Tamer BUDAK - Arş. Gör. Uğur AŞKIN, Editör
  • İnönü Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Çalışmamızda hırsızlık suçunun doğal afet olarak değerlendirilen “deprem” zamanında işlenmesi, Türk Ceza Kanunu’nun suça konu ilgili maddeleri kapsamında incelenmektedir. Bu bağlamda TCK’nın 142. maddesinde hırsızlık suçunun, suçun konusu ve fiilin işleniş tarzı itibariyle nitelikli halleri kapsamında sayılan “Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında” ve “Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak” işlenmesi halleri “deprem” özelinde ele alınmaktadır.

Depremlerin insanlar ve toplum üzerinde uzun süre tesirini hissettirecek ciddi yıkımlara sebep olduğu gerçeği ülkemiz tarafından muhtelif zamanlarda meydana gelen büyük depremlerin akabinde acı bir şekilde tecrübe edilmiştir[1]. Depremin doğurduğu yıkıcı etkilerin insanları zor duruma düşürdüğü ve pek çok yönden bireyi korumasız kılmakla birlikte yardıma muhtaç konuma getirdiği de gerçektir. İçinde bulunduğu şartlar itibariyle de en temek hak ve hürriyetlerinden başlayarak pek çok konu bakımından hakkın tecavüze uğraması mümkündür. Bazı temel hak ve hürriyetlerinin bu süreçte ihlal edilmesi ise suç teşkil eden bazı davranışlara sebebiyet verebilmektedir. Bu kapsamda Anayasanın “herkes mülkiyet hakkına sahiptir” demek suretiyle açıkça koruduğu, “Bu hak, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir ve kullanılması toplum yararına aykırı olamaz” hükmüyle sınırlanmasının çerçevesini belirlediği mülkiyet hakkının ihlali söz konusu olabilmektedir. Bu hakkın ihlali de TCK m. 141 kapsamında suç olarak ihdas edilmiştir. Bu hakkın deprem gibi doğal afet zamanında ihlal edilmesi de ayrıca TCK m. 142/1-c ve 142/2-d kapsamında nitelikli hal olarak düzenlenmiştir.

6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan ve pek çok ilimizi etkileyen depremin akabinde mülkiyet hakkını ihlal eden fiillerin depremin oluşturduğu zor durumdan istifade edilmek suretiyle bazı kimseler tarafından gerçekleştirildiğini ve haksız menfaat temin edildiğini müşahede ettik. Kanun koyucu doğal afet olarak nitelendirilen depremin meydana getireceği zararların bertaraf edilmesi ya da hafifletilmesi amacıyla hazırlanan eşyanın çalınması ve depremin yaratacağı korku veya kargaşadan kaynaklı olarak hırsızlık suçunun işlenmesi hallerini suçun temel haline göre daha ağır bir cezaya layık görmektedir. Zira bu halde gerçekleştirilen hırsızlık suçuyla doğal afetin (depremin) sebep olabileceği zararların önlenmesinin ya da hafifletilmesinin önüne geçilmiş olacak ve de kişinin içinde bulunduğu zor durum itibariyle malının üzerindeki muhafaza gücü kaybolacağından çalınması kolay hale gelecektir. Diğer yandan deprem gibi doğal afet ya da felaket durumlarında ve bu durumlardan istifade edilmek suretiyle hırsızlık suçunun işlenmesi halinde kamunun selameti de önemli derecede zarara maruz kalmakta veya kalması ihtimali meydana gelmektedir. Ayrıca deprem gibi doğal afetlerin insanlara yardımı gerektiren haller olması karşısında, bu durumun meydana getirebileceği kolaylıktan ya da kargaşadan istifade edilerek hırsızlık suçunun gerçekleştirilmesi faildeki redaeti (fenalığı) de ortaya koymaktadır[2]. Kamu düzenini önemli derecede ihlal eden ve haksızlık teşkil eden bu hareketlerin TCK kapsamında nasıl değerlendirildiği ve faillerin sorumlulukları araştırılması ve ortaya koyulması gereken meselelerden biri olarak görülmektedir.

TCK’nın bahse konu ilgili maddelerinde (TCK m. 142/1-c ve 142/2-d) afet zamanında işlenen hırsızlığın nitelikli hallerine ilişkin iki hal yer almıştır:

Birinci hal hırsızlık suçunun “Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında” işlenmesidir. Bu durum eşyanın vasıf ve tahsisine ilişkindir[3].

İkinci hal hırsızlık suçunun “Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak” işlenmesidir. Bu durum hırsızlığın doğal bir afetin fail ya da toplum üzerinde meydana getirdiği bazı psikolojik hallere ilişkindir.

765 Sayılı TCK zamanında da kanun koyucu hırsızlık suçuna ilişkin söz konusu nitelikli hale Kanunun 492. maddesinin 3. bendinde “Çalınan şey umumi bir felaket ve musibetin tesir ve neticesini gidermek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanmış eşya hakkında olur yahut umumi musibet veya heyecandan yahut mal sahibinin uğradığı hususi bir felaketten mütevellit kolaylıktan istifade suretiyle” işlenmesi şeklinde yer vermiştir.

Deprem ve depremin ağır neticeleri toplum düzeninin bozulmasına sebep olmuş, bu da bireylerin sosyal hayatında belirsizlik, kargaşa durumu ve korku doğurmuştur. Bu belirsizlik durumu tehlike ve riski, tehlike ve risk ise korku ortamını meydana getirmiştir. İşte bu hallerde bir kimseye karşı suç teşkil eden fiilin gerçekleştirilmesi daha kolay hale gelebilmektedir. Bununla birlikte depremden etkilenen bölgelerdeki insanların her manada korunmaya veya yardıma daha muhtaç olmaları kanun koyucuyu hırsızlık suçunun bu nitelikli halini düzenlemeye sevk etmiştir.  Kanun koyucu da önemine binaen suçun nitelikli halini hem 765 s. eski Kanunda hem de 5237 s. Kanunda düzenlemiştir.

Nihayet ülkemizde 6 Şubat depremleri sonrası yaşanan bireylerin Anayasa’da mutlak şekilde korunan mülkiyet hakkını ihlal eden fiillerin mahiyeti ve gerçekleştirenlerin cezai sorumluluğu tartışılması gereken mühim ceza hukuku mevzularından biridir. Bu düşünce ve gerekçelerle böyle bir çalışmayı ortaya koyma ihtiyacı hasıl olmuştur.



[1] 13 Eylül 1924 Horosan Depremi, 7 Mayıs 1930 Hakkari Depremi, 1939 Erzincan Depremi, 20 Aralık 1942 Niksar-Erbaa Depremi,  20 Haziran 1943 Hendek Depremi, 27 Kasım 1943 Tosya-Ladik depremi,  1 Şubat 1944 Bolu-Gerede Depremi, 28 Mart 1970 Gediz Depremi, 13 Eylül 1924 Horosan Depremi, 7 Mayıs 1930 Hakkari Depremi, 1939 Erzincan Depremi, 20 Aralık 1942 Niksar-Erbaa Depremi, 20 Haziran 1943 Hendek Depremi, 27 Kasım 1943 Tosya-Ladik depremi, 1 Şubat 1944 Bolu-Gerede Depremi, 28 Mart 1970 Gediz Depremi, 1966 Varto Depremi, 19 Ağustos 1966 Varto Depremi, 6 Eylül 1975 Lice Depremi, 1976 Çaldıran Depremi, 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi, 23 Ekim- 9 Kasım 2011 Van Depremi, 24 Ocak 2020 Sivrice Depremi, 30 Ekim 2020 Seferihisar Depremi, 6 Şubat Kahramanmaraş Depremi (https://ilkha.com/gundem/turkiyede-yasanan-buyuk-depremler-345272, Erişim Tarihi: 10/01/2024).

[2] EREM, Faruk / TOROSLU, Nevzat: Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 3. Bası, Sevinç Matbaası, Ankara 1978, s. 578.

[3] DÖNMEZER, Sulhi: Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, 15. Bası, Beta, İstanbul 1998, s. 343.