DAHUDER BİRİNCİ ULUSAL DAHİLİYE KONGRESİ, Antalya, Türkiye, 26 - 28 Mayıs 2022, ss.244-245, (Özet Bildiri)
Trombositler, kemik iliği megakoryositlerinden kaynaklanan, bu hücrelerin olgunlaşıp kana geçmesi sırasında parçalara ayrılmasıyla oluşan, özellikle primer hemostazda rol alan, yarı ömürleri 8-10 gün olan en küçük kan hücreleridir. Çeşitli laboratuvarların referans değerlerine göre farklılık göstermekle beraber genellikle normal trombosit değerleri 1 milimetreküp periferik kanda 150.000-450.000 arasındadır. Trombosit sayısının 450.000/mm³’ten fazla olması durumuna trombositoz denir. Trombositozları reaktif ve primer trombositozlar olarak 2 alt başlıkta inceleyebiliriz. Reaktif trombositozlara; sekonder trombositozlar da denmektedir ve kemik iliği dışı nedenlerle artmış megakaryosit maturasyon ve proliferasyonu, kemik iliğinden kana artmış trombosit salınımı ve/ veya azalmış trombosit yıkımı kaynaklı olabilmektedir. Sekonder trombositoz nedenleri arsında; anemi, ani kan kaybı, enfeksiyonlar, inflamatuar süreçler, splenektomi ve fonksiyonel asplenizm yer almaktadır. Primer trombositozlar ise megakaryosit veya öncü hücreleri içeren süreçlerin neden olduğu interensek mekanizmalar ile gelişmektedir. Primer trombositozlar; somatik mutasyonlar, myeloproliferatif neoplazm ve diğer hematolojik malignitelerden kaynaklanır. Nadir bir primer trombositoz nedeni olarak özellikle bebek ve çocuklarda familyal esansiyal trombositemi adında genetik geçişli bir trombositoz nedeni de bulunmaktadır. Trombositoza yol açan hematolojik maligniteler arasında; esansiyel trombositemi, polisitemia vera, primer miyelofibrozis, kronik myeloid lösemi, myelodisplastik sendrom ve akut myeloid lösemi yer almaktadır. Diğer klinik bulguların değerlendirilmesi sırasında veya başka sebeplerle yapılan tam kan sayımı sonucunda tesadüfi bir anormallik olarak trombositozla karşılaşılabilir. Değerlendirme, trombositoz nedeninin belirlenmesini ve tıbbi acil durumlar için hızlı değerlendirmeyi içermelidir. Trombositoz ile birlikte kanama veya tromboz görülmesi, veya trombosit sayısının 1 milyon/ mm³’den yüksek olması hastane yatışını ve acil değerlendirmeyi gerektirir. Trombositoz genellikle başka bir sebeple kan tetkikleri yapıldığı sırada rastlantısal olarak saptanmakla birlikte; baş ağrısı, baş dönmesi, kulak çınlaması, güçsüzlük, göğüs ağrısı gibi nonspesifik semptomlarla da gelebilir. Kliniğinde kanama, tromboz ve altta yatan sebebe bağlı belirtiler görülebilmektedir. Trombositozla gelen hastada öncelikle hemogram kontrolü ile trombositozu doğrulamak gerekmektedir. Detaylı ananmez ve fizik muayene altta yatan sebeplerin belirlenmesinde son derece önemlidir. Psödotrombositoz ayrımı ve hematolojik maligniteler açısından diğer hücreleri incelemek için mutlaka periferik yayma incelenmelidir. Her hastadan geniş biyokimya, demir parametreleri, serum b12 ve folat düzeyleri, akut faz reaktanları görmek gerekmektedir. Daha ileri incelemelerde tanı için platalet fonksiyon testleri, flow sitometri, sitokin düzeyleri çalışılır. Trombositozların tedavisi altta yatan hastalığın tedavisini ve komplikasyonların yönetimini içermektedir. Asemptomatik reaktif trombositozlarda, hastalığın tedavisi ile trombosit miktarları beklenen düzeylere düşüyorsa ek bir tedavi gerekmez. Altta yatan hastalığın tedavisine rağmen beklenen düşüş görülmüyorsa trombosit sayısını yükseltecek diğer nedenler araştırlımalı ve gerekirse hematolojiye sevk sağlanmalıdır. Kanamayla gelen hastalarda ilgili branşlarla birlikte uygun kanama yönetimi yapılmalıdır. Tromboz ile gelen hastalar trombosit sayısına bakılmaksızın trombotik olayın doğasına göre, antikoagulasyon, tromboliz ve/veya diğer terapötik müdahalelerle yönetilir. Reaktif trombositozlarda, trombosit sayısından bağımsız olarak aspirin, trombositoferez ve sitoredüktif tedavinin faydası gösterilmemiştir ve önerilmemektedir. Primer trombositozların yönetimi ise; altta yatan hastalık sürecinin yönetimi, ilişkili semptomlar ve komplikasyonların tedavisini kapsamaktadır.