Nusayrîlerin dini önderleri, Nusayrîliğin İslâm dairesi içerisinde bulunduğunu ve gerçek İslâm’ın kendileri tarafından temsil edilmekte olduğunu iddia etmektedirler. Bu iddiaya mukabil hem mutedil Şiî fırka tarihçileri hem de Ehl-i sünnete mensup İslâm mezhepleri tarihçileri Nusayrîliği Şîa’nın gulât fırkalarından saymakta ve İslâm dairesi dışında kabul etmektedirler. Bu durum yazılan eserlere de yansımıştır. Nusayrî inanç ve ibadet esasları hakkında muhalifleri tarafından yazılanlarla Nusayrî şeyhlerinin teliflerinde dile getirilen görüşler arasında ciddi farklılıklar mevcuttur. Ülkemizde yaşayan Nusayrî şeyhleri özellikle 1990’lı yılların başından itibaren mezhepleriyle ilgili eserler yazmaya başladılar. Bu eserlerde kendi inanç esaslarını ortaya koymaya, yeni yetişen nesiller üzerinde etkili olmaya ve onlara kendi mezheplerini anlatmaya gayret ettiler. Çünkü şehirleşmenin ve modernleşmenin beraberinde getirdiği olumsuz etkiler, kapalı toplum yapısı gösteren Nusayrîler üzerinde de görülmeye başladı. Nusayrî müellifler, bu olumsuzlukların önüne geçme ve Nusayrî inançlarını yeni kuşaklara aktarma adına yayınlara ağırlık verdiler. Nusayrî şeyhlerine ait bu eserleri incelediğimizde Nusayrîler, kendi inançlarının hep yanlış ve iftiralar içerecek şekilde anlatıldığını söylemektedirler. Bu eserlerin müellifleri, Nusayrî itikadının İslâm’ın kendisi olduğunu, inanç esaslarıyla, ibadetleriyle İslâm’ı yaşadıklarını belirtirler. Ayrıca İslâm mezhepleri tarihçileri tarafından anlatılan Nusayrî inanç ve itikadının kendileriyle alakasının olmadığını, Hz. Muhammed’i peygamber, Kur’an-ı Kerim’i de kutsal kitapları olarak kabul ettiklerini ifade etmektedirler. Nusayrîler, Allah inançlarının İhlâs sûresinde anlatıldığı gibi olduğunu söylerler. Bununla birlikte hulûl inancını da kesin bir dille reddederler. Nusayrîlere göre Allah’ın yaratılan bir varlığın bedenine hulûl edeceği inancına inanmak dalalete sapmak demektir. Hz. Ali’nin kendileri tarafından ilah olarak kabul edildiği görüşü tamamen kendilerine atılmış bir iftiradır. Bu görüşe kaynaklık eden Kitâbü’l-Mecmûʿ’da geçen Hz. Ali’nin ulûhiyeti ile ilgili kısımlar sonradan düşmanları tarafından eklenmiştir. Onlara göre Hz. Ali; sahip olduğu özellikleri, faziletleri, ilmi ve olağanüstü halleri ile evliyalık derecesi yüksek bir konumda bulunmaktadır. Allah’ın kudreti çoğu kez Hz. Ali’de tecelli etmiştir. Ancak bu tecelli hallerinin hulûl inancıyla kesinlikle bir alakası bulunmamaktadır. Bâtınî ilme sahip olan Hz. Ali, Hz. Muhammed ile aynı nurdan yaratılmıştır. Hz. Peygamber’in birçok övgüsüne mazhar olmuş ve kendisinden sonra Müslümanların halifesi olarak vasi ilan edilmiştir. Hz. Peygamber’in Hz. Ali’ye verdiği konum ve değerden daha üstün bir değer vermediklerini özellikle ifade eden Nusayrî şeyhleri; Hz. Ali ile ilgili düşüncelerinin bu çerçevede olduğunu eserlerinde özellikle vurgularlar. Bu ifadeleri göz önünde bulundurarak Nusayrî şeyhlerinin düşünce ve kanaatlerinin incelenmesi ile teliflerinde akideye dair konuları ele alma usul ve yöntemlerin ortaya konulması bu mezhebin tanınmasına ve anlaşılabilmesine önemli katkılarda bulunacağına inanmaktayız. İslâm mezhepleri tarihçilerinin çalışmalarında objektif davranması bu ilmi disiplinin en başta gelen ilkelerinden biridir. Bu hakikat ışığında biz bu çalışmada Nusayrîler hakkında söylenenlerden, yazılanlardan ve iddia edilenlerden öte Nusayrî şeyhlerinin inançlarının temelini oluşturan tanrı tasavvurlarını mercek altına almaya gayret ettik. Bu konudaki düşünce ve fikirlerinin anlaşılırlığına katkıda bulunma adına Nusayrî şeyhlerinin Hz. Ali algısını da detaylı olarak tetkik ettik. Bu çalışmada temel gayemiz çağdaş Nusayrî inanç önderlerinin tanrı tasavvurları ile Hz. Ali algısını kendi görüşleri ekseninde ortaya koymaktır.
The religious leaders of the Nusayris claim that the Nusayris are within the circle of Islam and that they represent the true Islam. In contrast to this claim, both the historians of moderate Shiite sects and the historians of Islamic sects belonging to Ahl al-Sunnah consider al-Nusayrism as one of the goulāt sects of Shī'a and outside the circle of Islam. This situation is also reflected in the works written. There are serious differences between the views expressed in the writings of the Nusayrite sheikhs and those written by their opponents on the principles of Nusayrite belief and worship. The Nusayrī sheikhs living in our country have started to write works about their sect, especially since the early 1990s. In these works, they endeavored to put forward their principles of belief, to have an influence on the new generations and to explain their sect to them. Because the negative effects of urbanization and modernization began to be seen on the Nusayris, who showed a closed society structure. Nusayrī authors focused on publications in order to prevent these negative effects and to convey Nusayrī beliefs to new generations. When we examine these works of Nusayrite sheikhs, Nusayris say that their beliefs are always described in a false and slanderous way. The authors of these works state that the Nusayrī faith is Islam itself and that they live Islam with their principles of belief and worship. They also state that the Nusayrite faith and beliefs described by historians of Islamic sects have nothing to do with them, and that they accept the Prophet Muhammad as their prophet and the Holy Quran as their holy book. The Nusayris say that their belief in God is as described in the sûrah of Ihlâs. However, they also firmly reject the belief in hulūl. According to the Nusayris, believing that God will appear in the body of a created being is to go astray. The idea that the Prophet Ali is recognized by them as a deity is a slander against them. The passages about 'Ali's divinity in the Kitāb al-Majmūʿ, which is the source of this view, were added later by their enemies. According to them, 'Ali is in a high position of sainthood with his attributes, virtues, knowledge, and extraordinary states. Allah's power was often manifested in Hazrat Ali. However, these manifestations have absolutely nothing to do with the belief in hulūl. Hazrat Ali, who possessed spiritual knowledge, was created from the same light as Hazrat Muhammad. He received many praises from the Prophet and was declared the successor as the caliph of the Muslims after him. The Nusayrî sheikhs, who specifically state that they do not give a higher value than the position and value given to Hazrat Ali by the Prophet, emphasize in their works that their thoughts about Hazrat Ali are within this framework. Considering these statements, we believe that examining the thoughts and convictions of the Nusayrite sheikhs and revealing the methods and methods of dealing with issues related to aqeedah in their writings will make important contributions to the recognition and understanding of this sect. It is one of the foremost principles of this discipline that historians of Islamic sects should be objective in their studies. In the light of this truth, in this study, we have endeavored to examine the Nusayrite sheikhs' conception of God, which forms the basis of their beliefs, beyond what has been said, written and claimed about the Nusayris. In order to contribute to the comprehensibility of their thoughts and ideas on this subject, we have also examined the perception of Hazrat Ali in detail. Our main goal in this study is to reveal the conception of God and the perception of Hazrat Ali by contemporary Nusayrite religious leaders on the axis of their own views.