Uluslararası Dağcılık ve Tırmanış Dergisi, vol.3, no.1, pp.1-14, 2020 (Peer-Reviewed Journal)
Dağlık alanlar küresel ölçekte Dünya yüzeyinin %24’ünü kaplamakta olup ülkemizin toplam alan içindeki dağlık alanların payı ise hemen hemen %75’i bulmaktadır. Yeryüzü temiz su kaynaklarının %80’ini karşılayan dağlık alanlar “Su Kuleleri” olarak adlandırılmakta olup aynı zamanda zengin bitki örtüsü ve yaban hayatına, hassas ekosistemlere, yaşama ortamlarına, kritik habitatlara sahip olup nesli tehlike altında olan türler açısından barınak niteliğindedir. Doğal ürün akışını destekleyen ve doğal kaynak sistemlerini besleyen, tarımsal faaliyetler için toprağı koruma görevini üstlenen, su kaynakları ve nehirler açısından hayati öneme sahip olan, enerji kaynağı olarak sayısız hizmet sunan, alternatif turizm etkinlikleri yanında zengin rekreasyonel potansiyele sahip olan, özel iklim adaları ve kür merkezi özelliği taşıyan ve aynı zamanda dağlarda yaşayan dağ topluluklarının geleneksel ve kendilerine özgü kültürel zenginliklere sahip olmaları nedeniyle yerel kültür açısından farklı sosyal özellikler sunan bu ayrıcalıklı bölgeler, son yıllarda hızla çoğalan Dünya nüfusuna paralel olarak artan küresel ekonomik hareketliliğin tehdidi ile karşı karşıya bulunmaktadır. Yukarıda ifade edilen tüm bu özellikler nedeniyle bu alanlarda bütüncül, etkin ve sürdürülebilir bir yönetim yaklaşımına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu makalede, Dağlık alanlarla ilgili olarak verilen temel bilgiler ışığında Dünya’da dağlık alanlara yönelik oluşturulan örgütler, uluslararası sözleşmeler ile ülke planlama politikası ve mekânsal planlama pratiği yanında ülke koruma politikaları kapsamında ele alınarak dağların sürdürülebilir, etkin ve bütüncül yönetimi için yapılması gerekenler anlatılmaktadır.