Perianal Kodüloma Akuminatum Hastalarımızın Cerrahi Tedavi Sonuçlarının Değerlendirilmesi


Creative Commons License

Şahin E., Sarıcı K. B., Ateş M.

Proktolojik Hastalıklarda Yenilikçi Yaklaşımlar Sempozyumu, Malatya, Türkiye, 28 - 29 Mayıs 2022, ss.23-24

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Malatya
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.23-24
  • İnönü Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Giriş: Kondüloma akuminatum (KA), etken maddesi insan papilloma virüsü (HPV) olup sıklıkla cinsel yolla bulaşır. Genital ve perianal bölgede yaygın siğiller ile karakterize bir hastalıktır. Cinsel yolla bulaştığı için birçok sosyal, psikolojik ve kozmetik sorunlara neden olur. Hastalığın yerleşim yerine, büyüklüğüne ve hekime bağlı olarak tedavi yöntemleri farklılık gösterebilir. Topikal tedaviler, sıvı nitrojen kriyoterapi, elektrokoterizasyon ve cerrahi eksizyon en yaygın tedavi modaliteleridir. Tedavide en önemli sorun yüksek nüks oranlarıdır. Elektrokoterizasyon ve cerrahi rezeksiyon, nüks oranı en düşük tedavi modaliteleri olarak kabul edilmektedir. Kliniğimizde yapılan cerrahi rezeksiyon ve sonrasında uygulanan topikal tedavilerin sonuçlarını değerlendirmeyi amaçladık. Materyal – Metot: 2014-2022 yılları arasında İnönü Üniversitesi Proktoloji kliniğinde perianal KA tanısı ile cerrahi tedavi uygulanan 31 hastanın verileri gözden geçirildi. Yaş, cinsiyet, HIV varlığı, patoloji ve mikrobiyoloji raporları, takip süreleri, lezyon sayısı, olası bulaşma yolu, nüks varlığı gibi veriler kaydedildi. Takip: Bu hastalara ameliyat sonrası 15. günden sonra rutin olarak 16 hafta boyunca günde bir kez “imikimod” krem kullanıldı. Hastalar postoperatif ilk ayda patoloji sonuçları ile birlikte değerlendirildi. Nüksleri kaçırmamak için ilk yıl 3 aylık, sonraki yıllarda 6 aylık aralıklarla makroskopik nüks kontrolleri yapıldı. Birinci yılın sonunda anal kanal ve perianal dokuda HPV sürüntü testi ile serolojik tarama yapıldı. Muayene sırasında KA lezyonunun varlığı veya pozitif swap testi nüks olarak kabul edildi. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 38,4 (18-79 yıl) idi. Bu hastaların 24’ü (%77,4) erkek ve 7’si (%22,6) kadındı. Hastalardan birinin patoloji raporu Buschke-Lowenstein, 2 hastanın ise anal intraepitelyal neoplazi ile uyumlu iken, diğer 28 hastada kondiloma aküminata olarak bildirmiştir. Mevcut 31 hastadan sadece birinde HIV pozitifliği gözlendi. Tüm hastalarda perianal tutulum olmasına rağmen 6 hastada ek olarak skrotum, penis, pubis ve vajinal tutulum vardı. Hastalarda birden fazla lezyon olmasına rağmen en belirgin lezyon 8x8 cm boyutlarında tümörlü hastadaydı. Hiçbir hastada yara enfeksiyonuna rastlanmadı. Hastaların ortalama takip süresi 26 ay (1-72 ay) idi. Hastalardan biri nüks nedeniyle dört kere opere edilmişti, ancak takiplerimizde aynı hastada nüks gözlenmedi. Takip süresi boyunca sadece bir kadın ve bir erkek hastada nüks tespit edildi. Takip süresinde kadın hastalarımızdan sadece bir tanesinde 7. ayda makroskopik olarak gelişen KA nedeniyle nüks saptandı ve tekrar cerrahi eksizyon ve medikal tedavi uygulandı. Bu hastanın 11 aylık takibinde nüks saptanmadı. Bir hastamıza ameliyat sonrası HPV aşısı yapıldı. Hastaların verdikleri bilgilere göre; cinsel yoldan, klozet kullanımı ile, kuaför/epilasyonda sonra, hemoroid ameliyatı sonrası ve havuz gibi çeşitli bulaşma yolları bildirilmiştir. Sonuç: Hastalığın yüksek nüks oranı nedeniyle ameliyat sonrası takip süresinin uzatılması gerekmektedir. Düşük nüks oranı için anestezi altında anal kanal görünür hale getirilerek lezyonların yakılması önerilmektedir. KA’nın aşılama programları ve cerrahi ile önlenebilir ve daha kolay tedavi edilebilir bir hastalık olduğu düşünülmektedir. KA tedavisinde cerrahi eksizyonla birlikte elektrokoterizasyon işleminin faydalı olduğuna inanılmaktadır. Anal kanalın kontrol edilmesi ve mukozal lezyonların koterize edilmesi klirens oranını artıracak ve nüks oranını azaltacaktır. Eksize edilen histopatolojik materyalin incelemesinin de olası premalign/malign lezyonların erken teşhisini sağlayacağı düşünülmektedir.